Davut Nuriler Web Sitesi

Alhamiyado Edebiyatı

Alhamiyado edebiyatı Arap alfabesi ile Slav dillerinin (Boşnakça,Hırvatça,Sırpça) iç içe geçmesi neticesinde oluşan kendine has bir edebiyat türüdür. Bu tür, Yunanistan, Arnavutluk, Polonya, Beyaz Rusya, gibi ülkelerde görülmüş olmasına rağmen ilk defa İspanya’da ortaya çıkmıştır. Osmanlı’dan çok önceki asırlarda İspanya’nın yerli halkı kendi dilinde, Arap harfleri ile yazıp çiziyordu.

Balkanlar’da güney Slavların yaşadığı coğrafyada Alhamiyado edebiyatının asırlara dayanan zengin bir gelenek oluşturduğunu görüyoruz. Bir çok yerde bu gelenek maalesef yok oldu, ancak az da olsa bazı yerlerde izlerine rastlamak mümkündür. Fetihle Balkanlara gelen İslam kültürü, yerli Slav Ortodoks Hıristiyan kültürü ile karşılaşarak iç içe geçmesi sonucu kıymetli özgün eserler ortaya çıkmıştır. Medeniyetlerin buluşması ile yerli halklar Osmanlı kültürüne ait bir çok şeyi almışlardır. Doğal olarak İslam’ı kabul edenlerin Osmanlıdan aldıkları şeyler, İslam’ı kabul etmeyenlere göre daha fazladır. Buluşan bu kültürlerin birbirlerini ne kadar etkilediklerinin en çarpıcı örneği Arap alfabesini yerli dil ile buluşturan ALHAMİYADO EDEBİYATIdır. Bu etkileşimin sonuçlarını  günümüzde bile Sırbistan’da hatta Balkanların her tarafında gözlemek mümkündür. Hıristiyan ahalinin de bu türde eserler verdiği olmuşsa da en fazla eserin Müslümanlar tarafından ortaya konduğu bir gerçektir.

Okullarda Kur’an okumak için Arap harflerini öğrenen halk, öğrendiği bu yazı ile kendi dilinde eser üretmeye başlamıştır. Bu eserler şiir, hikaye, ilahi, kaside, mevlut, vaaz ve hutbe metinlerinden oluşmuştur. Türkçe-Boşnakça sözlükler de yazılan eserlere başka bir örnektir. Zamanla bu yerel Slav dillerine Türkçeden İslami terimler olarak çok sayıda kelimenin girdiğini ve bunların bir kısmının hala kullanıldığını biliyoruz. Arap alfabesinin tüm Slav dillerine adapte edilmesi ile bugünkü Sırbistan’da bile bu türde yazılmış bir çok esere rastlıyoruz.  Bu doktora çalışmasında alhamiyado  edebiyatı örneğinde  kültürlerin birbirlerin içine nasıl nüfuz ettiğini incelenmiştir.

ALHAMİYADO edebiyatının ortaya çıkmasından önce eski Yugoslavya coğrafyasında Arapça, Farsça ve Türkçe dillerinde divan edebiyatı tarzında meşhur eserler vermiş şairlerin yetiştiğini biliyoruz.  Bunlar arasında SABİT ALAUDDİN UZİÇANİN, AHMED VALİ, AHMED GURBİ BABA, ARŞİ ÇAKİ MUHAMMED, SUZİ ÇELEBİ’yi sayabiliriz. Arap ve Fars dillerini bilenlerin sayısı zamanla azaldıkça, asırlar boyu varlığını sürdürecek olan Alhamiyado tarzının geliştiğini görüyoruz. Bu tarzla yazılmış günümüze ulaşmış en eski metin 1588-89 tarihini taşıyan Hırvat Türküsü adını taşımaktadır. En yenisi ise 1941 tarihli Muhammed Seid Serdareviç’in yazdığı FIKHU-L-İBADAT isimli eserdir.

Alhamiyado edebiyatının en uzun eseri 1530 beyitten oluşan Nazif ŞUŞEVİÇ’e ait nasihat isimli kasidedir. En güzel kabul edilen eser ise Feyzi SOFTA’ya ait aşıkın elifbası isimli aşk şiirlerinden oluşan kitaptır. Salih GAŞEVİÇ’in manzum halini koruyarak kaleme aldığı mevlut hala okunmaya devam edilmektedir. Arif Saraylının Tercüman Mevludski adlı mevlud ise, daha çok Sancak Kosova ve Makedonya’da okunmaktadır. Bosna-Hersek’in Tuzla şehrinde yaşayan Muhammed Hevai Uskufi’nin manzum olarak kaleme aldığı Türkçe-Boşnakça sözlük 1631 tarihini taşımaktadır. Tüm Avrupa’da manzum halde kaleme alınmış tek sözlüktür. Bu eser Muhamed HUKOVİÇ’in doktora tezi olup 1991 yılında Tuzlada yayınlanmıştır.

Dr. Fuad  BAÇİÇANİN

TERCÜME :   Davut  NURİLER