Davut Nuriler Web Sitesi

BALKANLARDA DİPLOMASİ SAVAŞI HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR

              

Mayıs ayında da balkanlardaki diplomasi savaşının şiddetlenerek Atlantik ötesine taşındığına şahit olduk. Bu savaşın bir tarafında Sırbistan; diğer tarafında ise Kosova, Bosna-Hersek ve diğerleri bulunuyor. Kosova’nın tamamını ve Bağımsız Bosna topraklarının yarısını Belgrad’a bağlamayı bir devlet politikası haline getirmiş olan Sırbistan’dan bahsediyoruz. Putin’in Sovyetleri dirilme politikası gibi Belgrad’daki hukümetler de Yugoslavya’nın Kosova Bosna gibi topraklarda yeniden hukümran olma peşindeki bir politikayı hayata geçirmeye çalışıyor. Doksanlardaki kanlı dağılma boyunca Belgrad bu hedefine ulaşmak için her şeyi göze aldı. Yüzbinler öldü milyonlar evlerinden sürüldü.
Anayasasında Kosova’nın tamamını kendine ait bir toprak parçası sayan, bağımsız Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğünü tehdit eden bu yayılmacı miili ideoloji haline gelmiş anlayış, balkanlardaki temel anlaşmazlık konularının başında gelmektedir. Balkanların en küçük devleti Karadağ’ın Belgrad’ın vesayetini reddeden bağımsız politikalar uygulaması, özellikle NATO üyeliği, onu Sırbistan’la hasım haline getiriyor. Karadağ’ın bağımsız Kosova’yı tanıması ve Bosna-Hersek ile kurduğu dostane sıcak ilişkiler, onun, Belgrad’ın karşısındaki cephede konumlandığı manasına geliyor. Geçmişi bin yıllık Katolik-Ortodoks çekişmesine dayanan Sırp-Hırvat düşmanlığının, bölgede istikrarı tehdit eden başka bir gerilim kaynağıdır.

Yukarıda arz etiğimiz tabloya göre Sırbistan, komşusu tüm ülkelerle tek başına mücadele ediyor ve galip gelmese de iddia ve tezlerinden geri adım atmayacağını her fırsatta ilan ediyor. Bir asırlık bir tecrübe ve devlet geleneğine sahip Sırp diplomasisi, batılı büyük güçlerin karşısında Rusya ve Çin’i ustaca kullanarak, başta BM olmak üzere, uluslar arası tüm forumlarda mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor.


BM GÜVENLİK KONSEYİNDE BALKAN SAVAŞI NASIL YAPILIR ?


11 mayıs 2022 Çarşamba günü BM Güvenlik konseyinde yapılan oturumun Sırbistan ve karşıtlarının mücadele ettiği bir arenaya dönüştüğünü gördük. Dayton anlaşmasına göre Yüksek Temsilcilik görevini geçen yıl devralan Alman devlet adamı Christian Schmidt Bosna-Hersek ile ilgili 6 aylık faaliyet raporunu okumak için geldiği BM merkezi New York’ta, Rus ve Çin’li diplomatların engellemelerini aşarak Güvenlik Konseyinde konuşma yapmaya muvaffak oldu. Yüksek temsilcilerin bu sunumları kesintisiz 25 yıldır rutin bir şekilde devam ediyordu. Mevcut yüksek temsilciyi kendine yakın görmeyerek tanımadığını ilan eden Sırp tarafı, konuşmasını engellemek için çok uğraştı. Devamında Bosna-Hersek’in, 3 lü cumhurbaşkanlığı konseyi üyesi ve dönem başkanı Şefik Caferoviç de, yaptığı sunumda Sırp üye Milorad Dodik’in ayrılıkçı bölücü faaliyetlerinin, bölgeyi nasıl bir kaosa sürüklemekte gözler önüne serdi. V. Putin’in balkanlardaki en sadık adamı olduğunu gizlemeyen M. Dodik’in, siyasi çıkarları uğruna Ukrayna’dan sonra balkanlarda ordu kurmaktan ve yeni bir cephe açmaktan bahsettiği bilinen bir gerçektir.

Schmidt ve Caferoviç’in sunumlarının Güvenlik Konseyi tarafından genel olarak destekle karşılandığını söyleyebiliriz. BM Güvenlik Konseyinde diplomatik bir balkan savaşı olarak geçen bu oturumların Sırp tarafının mağlubiyeti, Bağımsız Bosna’yı ve barışı savunan Boşnak tarafının ise diplomatik bir zaferi olarak kayıtlara geçmiştir.
Bağımsız Bosna-Hersek’in varlığından rahatsız olan ve gelişmesini istemeyen kesim Sırplardan ibaret değil. Doksanlı yıllarda yaşanan kanlı çatışmalarda Boşnaklara karşı ikinci bir cephe açarak saldırarak Mostar’da etnik temizlik yapmaktan çekinmeyen ırkçı Hırvat HDZ partisi, ayrılıkçı Sırplarla birlikte bağımsız Bosna’yı yıkım çalışmalarına katılmış bulunuyor. Kendi siyasi çıkarlarına uygun bir seçim kanununu kabul ettiremeyince devlet kurumlarını bloke ettiler, bekledikleri neticeyi alamayınca da ekim ayında yapılması gereken genel seçimleri engellemeye çalışıyorlar. Yüksek temsilci Schmidt ve diğer uluslar arası otoriteler, HDZ’li Hırvatları seçimleri engelleme hamlelerinden vazgeçirmek için devreye girmiş bulunuyor.


9 MAYIS KİMİN BAYRAMI

9 MAYIS 1945 tarihi Avrupa’da NAZİ rejiminin resmen son erdiği tarih olarak her yıl gösterişli törenlerle anılan bir yıl dönümüdür. Bu günün diğer bir adı da AVRUPA GÜNÜDÜR Savaş karşıtı antifaşist siyasi eğilimlerin güç gösterisi bu törenlerin yavaş yavaş dönüşüme uğradığı içerik değiştirdiği yazılıp söylenmeye başlandı. Avrupa’da yükselen sağcı-ırkçı eğilimler, Neonazi partiler ANTİFAŞİZM kavramının içini boşalltıyor. Bunun en bariz örneği Rusya devlet başkanı V. Putin’in, Yahudi asıllı olduğunu bildiği halde Ukrayna cumhurbaşkanı Zelenski’yi Nazilikle suçlamasıdır. Rusya Dışişleri bakanı Lavrov’un, Hitler’in Yahudi kökenli olduğunu dile getirdiği söylem ise, İsrail ile Rusya arasında diplomatik bir krize dönüştü.


İkinci dünya savaşı sonrası evrensel insan hakları demokrasi gibi değerler ve savaş karşıtlığı üzerine inşa edilen ve yakın zamana kadar sürekli büyüyen Avrupa Birliği’nin fabrika ayarlarından uzaklaştığını görüyoruz. Özellikle Brexit’ten sonra AB’nin kurucu değerlerinden hızla uzaklaştığı her ülkenin kendi menfaatlerine öncelik verdiği bir dönem geldi. Bu savrulmanın bariz yansımasını ilk defa balkanlarda gördük. Balkanları AB tam üyeliğe alma konusunda sergilenen çelişkili ve tutarsız tavırlar ırkçı-şoven partilerin güçlenmesine sebep olmuştur. Fransa gibi bir ülkede Le Pen gibi bir parti liderinin öne çıkması, balkanlarda Miloşeviç gibi kanlı diktatörlere zemin hazırlar. Bosna’da soykırım yapmaktan müebbet hapse mahküm olanların cezasını çekmeye devam ettiği şu günlerde Ukrayna’dan yansıyan görüntüler balkanları doksanlı yıllara dönme tehlikesi yüz yüze getirdi. Birinci dünya savaşının fitilinin Balkanlardaki bir siyasi suikastle başladığını unutmayalım.


2 asırdır dünyaya medeniyet, demokrasi ve insan hakları ihraç etmekle övünen Avrupa ve Batı dünyası 21. Asırla birlikte uyguladığı dış politika hamleleri ile bu iddiasından vazgeçtiğini adeta ilan ediyor. Yükselen yabancı düşmanlığı İslamofobi gibi eğilimler Avrupa’nın ortaçağ yıllarını çağrıştırıyor.
ABD’nin 11 eylül sonrası başlattığı askeri harekatlar insani felaketler dizisi olarak devam ediyor. Avrupa’lılar ABD’nin, insani felaketlere dönüşen hareketlarına engel olacağına destek veriyor. ABD ordusunun Afganistan’dan nasıl kaçtığını ibretle seyrettik. ABD’nin kanlı harekatlarına özenen Putin’in Suriye’den sonra Ukrayna’ya başlattığı yıkıcı işgal harekatı 3 aydır devam ediyor ve ne zaman biteceği de belli değil. Bu yıl 9 mayıs Avrupa günü böyle karanlık bir tablo ile kutlandı (!).

Yıllardır Avrupa’da olduğu gibi Moskova’da da görkemli törenlere sahne olan bu yıl dönümü Avrupa’da olduğu gibi Moskova’da kızıl meydanda Rus ordusunun resmi geçitlerine sahne oldu. Ancak bu yıl ki konuşmada devlet başkanı Putin, Nazilerin yerine, Ukrayna ve BATI dünyasını düşman ilan etti. Uzun yıllar 2. Dünya savaşının galiplerinin ortak düşman olan NAZİ’lerin yerine hem Rusya hem Batı dünyası kendine yeni düşmanlar icat etmeye başladı. Soğuk savaş kalıntısı ittifaklar tamamen dağıldı. Dünyanın yeni üretim üssü haline gelen Çin’le batı dünyasının hesaplaşmasının dünyamıza nasıl bir gelecek hazırladığını korku ile bekliyoruz.

BALKANLAR VE AVRUPA BİRLİĞİ

Doksanlı yıllarda balkanlarda yaşanan kanlı dağılma boyunca Avrupa’lıların çelişkili ve kararsız tutumu sebebiyle balkanlarda oluk oluk kan aktı. Barış ve istikrardan yana kararlı bir tavır ortaya koyamayan Avrupa, farkında olmadan kendi geleceğini de tehlikeye attı. Avrupa nerede yanlış yaptı diye bir soru soracak olursak çok basit bir cevap vermenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Saldırganların karşısında kararlı bir duruşla barıştan yana bir çözüm dikte etmekti. Dağılma sürecine giren 6 Yugoslavya federal cumhuriyetine derhal AB aday ülke statüsü verilip tam üyelik müzakereleri başlatılması tek çıkar yoldu. Ancak İngiliz ve ABD li diplomatlar böyle bir çözüme yeşil ışık yakmadılar . Savaş baronu Miloşeviç ve Tudman’ın gizlice anlaşması ile planlanan kanlı senaryo uygulamaya kondu.
Sonsöz:
Balkanları bünyesine almayan Avrupa, bugün ABD ve Rusya’nın hesaplaştığı koskoca bir balkan coğrafyası haline gelme tehlikesi ile yüzleşmek zorunda.


22 mayıs 2022 DAVUT NURİLER