Davut Nuriler Web Sitesi

OSMANLI’NIN DUBROVNİK’İ

Akdeniz’in Adriyatik sahilinde 1600 mil2′lik bir alanda yer alan tarihi Dubrovnik Cumhuriyeti şehir devleti, işgal ettiği alanın küçüklüğü ile ters orantılı, büyük bir şöhrete sahiptir. Asırlarca İpek yolunun Avrupa’daki en önemli durağı idi. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Dubrovnik, korumayı başardığı  bin yıllık geçmişe dayanan mimarisiyle tam bir açık hava müzesidir. Günümüze ulaşmayı başaran milyonlarca belgeye sahip arşivi ise, Avrupa’daki en değerli birkaç arşivden biridir. Şehre ilk gittiğinizde kendinizi zaman tüneline girmiş hissedersiniz. Hırvatistan’a gelen her dört turistten biri bu şehri görmeye gelir. Kırk bin civarında bir nüfusa sahip olan şehir, her yıl nüfusunun on misli kadar turisti ağırlar.

Osmanlı idaresinden önce şehir, Venedik’in bir parçası durumundaydı. Bir müddet Sırp devletine de vergi veren Ragusa’lıların kaderi, Osmanlı’yla tanıştıktan sonra tamamen değişti. Osmanlı, Venedik’le sürekli bir çatışma içindeydi. Ragusalılar, Venedik’in aksine çatışma yerine ticarete ağırlık vermeye başlayınca, Osmanlı’nın gözünde Venedik bölgesi, ‘İyi Venedik’ ve ‘Hasım Venedik’ olarak birbirinden farklı iki yer  gibi algılanmaya başlandı. Slav kökenli dillerde “Dobro Venedik”, “İyi Venedik” manasına geldiği için şehrin adı zamanla Ragusa’dan, Dobra Venedik’e, sonra da Dubrovnik’e dönüştü. Ancak İtalyan ve Osmanlı arşiv kayıtlarında uzun yıllar şehir, RAGUSA CUMHURİYETİ ismi ile anılmaya devam etmiştir.

I. Kosova savaşından önce, Osmanlı’yla ilk ticari ilişkiler tesis edilmiş, İstanbul’un fethinden sonra ise Venedik’ten bağımsızlığını alan eden şehir, güçlü Osmanlı himayesi sayesinde dünya çapında bir ticaret merkezine dönüşmüştür. Dubrovnik şehri, 1807 yılındaki Napolyon işgaline kadar, dört asırdan fazla bir süre, devamlı savaşan iki süper dünya gücünün (Hıristiyan Avrupa ve Müslüman Osmanlı) sınırında, Osmanlı’nın en mümtaz vilayetlerinden biri olarak varlığını devam ettirmiştir. Katolik Hıristiyan olan Dubrovnik’lilerin, Müslüman Osmanlı devleti içindeki bu başarılı entegrasyonu, müstesna bir örnektir. Osmanlı’nın farklı din ve milletleri barış içinde idare konusundaki başarısı, bu entegrasyona imkan sağlamıştır. Fanatik haçlılar gibi çatışmacı anlayış  yerine, dünya ile  ticareti seçen Ragusa’lılar, bu tercihle Osmanlı milletler ailesi içinde kendilerine sağlam bir yer edinmişlerdir. 1807’deki Napolyon işgalinden sonra, 1815 yılında Dubrovnik, Viyana Kongresi ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yönetimine geçti. O zamana kadar şehir, bilinçli  bir şekilde Osmanlı Devleti’nin bir parçası olarak kalmıştır.

Gerek ticareti, gerek yönetimiyle eşi benzeri olmayan bir şehir devleti olan Dubrovnik, dört asırdan fazla varlığını sürdürebilen bir model geliştirmiştir. İstanbul, İzmir, Beyrut, İskenderiye gibi önemli Akdeniz limanlarında konsolosluk büroları bulundurarak, dünyayla güçlü ticaret bağları oluşturdu. Ayrıca Balkanların tüm büyük şehirlerinde mal ve hizmet üreten ticari koloniler geliştirdi. Dubrovnik arşivlerinde Balkanlardaki şehirlerin tarihleri ve bu ortaklıkların işleyişiyle alakalı çok sayıda belgeye rastlamak mümkündür. Balkanlardaki şehirlerin tarihi, Dubrovnik arşiv belgeleri olmadan eksik kalır, yazılamaz.

Osmanlı, Dubrovnik şehir devletinin yönetimine ve iç işlerine hiç karışmamıştır. Sahip olduğu güçlü ticaret filosu sayesinde, hem Osmanlı hem de komşu Avrupalı devletlerle ticarete kesintisiz devam etmesi onun sadık bir Osmanlı teb’ası olmasına engel olmamıştır. Bilakis ticaretin yanında her iki güç, birbirlerini Dubrovnik üzerinden gözetlemişlerdir. Bu yönüyle Dubrovnik tüccarlar şehri olduğu kadar casusların da faaliyet gösterdiği bir yerdi. Dubrovnik, Osmanlı arşiv kayıtlarında defalarca tekrar edildiği gibi asırlar boyu  vergisini sadakatle ödeyen güvenilir bir ticaret ortağı olarak da anılmaktadır. İstanbul’da gerçekleşen her padişah değişiminde, tahta yeni padişaha bağlılıklarını ifade etmek için zengin hediyeler taşıyan heyetler göndermeyi ihmal etmemişlerdir. Hristiyan Avrupa ile Müslüman Osmanlı’nın sürekli savaş ettiği bu asırlarda, Hristiyan Dubrovnik ile Osmanlı arasında kurulan bu barışçıl ilişkinin incelemeye değer olduğunu düşünüyorum. Haçlı Avrupa medeniyeti, Osmanlı’yla bıkmadan savaş ederken, aynı dine mensup olmasına rağmen Ragusa, Osmanlı’yla ilişkilerinde, haçlı Avrupa’nın aksine, savaş yerine ticareti tercih etmiştir. Tüccarların ağırlıkta olduğu bir senato tarafından yönetilen bu şehir devletine, Osmanlı da barışla karşılık vermiş, en krizli dönemlerde bile işgal amacıyla hiçbir zaman asker göndermemiştir. Yeniçeri askerleri, kale muhafızı olarak ve şehirdeki yönetimin talebi ile saldırı vaki olduğunda, şehrin savunulması amacıyla gelmiştir. Dubrovnik’in sadakatinin sebeplerinden birisi de alternatif oluşturabilecek başka limanların ortaya çıkmasına, Osmanlı’nın izin vermemesidir. Osmanlı arşivlerinde Dubrovnik’e rakip olarak çıkan limanların faaliyetine izin asla verilmediğini yazan belgelerin sayısı az değildir.

Dubrovnik şehir devletinin düzenli bir ordusu yoktu.  Osmanlı’yla kurduğu karşılıklı güvene dayalı ilişki sayesinde, Osmanlı ordusu, Dubrovnik’in ordusu gibi işlev görmüştür. Osmanlı gibi süper bir gücün koruması altında varlığını garantiye alan Dubrovnik, komşusu büyük güçlerle çatışmamayı esas alan bir politikayı bilinçli bir şekilde izlemiştir. Güçlü bir deniz filosu ile ticarette söz sahip olmak, Ragusa Cumhuriyeti’nin her zaman öncelik verdiği stratejik bir hedef olmuştur.

DUBROVNİK ARŞİVİ VE TARİHİMİZ

Dubrovnik arşivi Avrupa’nın en önemli arşivlerinden biridir. Viyana’dan İstanbul’a, bölgede bütün şehir ve ülkelerin tarihi yazılırken bu arşivden belgeler kullanılmaktadır. Arşivdeki belgelerin dili çoğunlukla Latince ve İtalyancadır. Bu dilleri sırasıyla Latin ve Kiril alfabesi ile yazılmış Hırvatça-Sırpça dilindeki belgeler takip eder. Bu arşivde uzun yıllar müdürlük yapan Dr. Vinko Foretiç’in yazdığı kitap ve  makalelerden arşiv hakkında bilgi almak mümkündür. Osmanlı tarihi ile ilgili en eski belge  Hicri 15 Muharrem 863, Miladi 7.12.1458 tarihli Fatih Sultan Mehmed’e ait fermandır. Bu fermanla Dubrovnik’in Osmanlı’ya ödeyeceği yıllık verginin miktarı, 1.500 Düka altını olarak geçmektedir.

1458 ile 1807 yılları arasında yazılmış 15.560 adet  belge ACTA TURCARUM başlığı altında sekiz ana kutuda muhafaza edilmektedir. Bu tasnifler 1933-1941 yılları arasında Boşnak Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Fehim Bajraktareviç ve arşivci Jovica Peroviç tarafından yapılmıştır. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla durmak zorunda olan tasnif işleminin devamı için Türkiye’nin desteği ve Türk araştırmacılar bekleniyor. Prof. Bajraktareviç, 1925 yılında Belgrad Üniversitesi Üniversitesi bünyesinde açılan balkanların ilk Türkoloji bölümünün kurucusuydu. Bu arşivdeki belgelerin dilleri ve alfabeleri de birbirinden oldukça farklıdır. Arap alfabeli Türkçe-Arapça, Latin alfabeli Latince Hırvatça, Kiril alfabeli Sırpça, Yunanca, İbranice ve Ermenice dillerinde yazılmış belgelerin tamamı, birebir Osmanlı ile ilgilidir. Bu belgeler arasında padişah mührü taşıyan, paha biçilemez sanat harikası fermanlar vardır. Osmanlı tarihi üzerine master ve doktora çalışanlarımızı, akademisyenlerimizi Dubrovnik’e yönlendirerek zengin tarihimizin bilinmeyen bir çok yönünün açığa çıkarılabileceğini düşünüyorum.