Davut Nuriler Web Sitesi

TİRAN’IN SÖZDE BEKTAŞİ DEVLETİ HAMLESİ NE MANAYA GELİYOR ?

Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan 10-11 ekim günlerinde Arnavutluk ve Sırbistan
başkentleri Tiran ile Belgrad’a resmi seyahatler gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı R.T.
Erdoğan, iki ülke ile bir dizi anlaşmaların imzalanmasına eşlik etti ve bazı açılışlara
katıldı. Bunlar arasında en fazla dikkat çekeni, başkent Tiran’ın merkezinde
Müslümanların ibadetine açılan tarihi Namazgah Camii oldu. Osmanlı eseri olan bu
büyük cami komünist rejim zamanında yerle bir edilmişti. Arnavutluk’un bir çok
yerinden çok sayıda Müslüman bu muhteşem caminin açılışı için Tiran’a geldi.
Bilindiği üzere Arnavutluk başbakanı Edi Rama New York’ta toplanan BM zirvesinde
ülkesinde Vatikan tipi bir sözde Bektaşi devletinin oluşumu gibi bir konudan
bahsetmiş olması kamuoyunun dikkatini çekti. Bu sürpriz açıklama, global güçlerin
Türkiye’nin balkanlardaki etkisini engellemek için atılmış TEOPOLİTİK bir hamle
olarak yorumlandı. Sözde Bektaşi devletinin ihdası ile ilgili açıklamanın, balkanların
en büyük camilerinden birinin açılışı öncesine rastlamasının tesadüf olmadığı
ortadadır. Büyük güçlerin desteği ve talebi ile kurulacağı açıklanan bu sözde
devletçiğin, balkanların dış baskılara ne kadar açık olduğunun tipik bir örneğidir.
Soğuk savaş yıllarında Arnavutluk diktatörü Enver Hoca önce Yugoslavya lideri Tito
ile anlaşmazlığa düşmüş Stalin ile birlikte yürümeye devam etmişti. Stalin sonrasında
ise Moskova ile de ters düşen Enver Hoca, Komünist Çin lideri Mao Tse Tung ile
ittifak yaparak bir ilki gerçekleştirmişti. 70 li yıllarda Komünist ideolojinin Maoist
versiyonunun dünyadaki tek temsilcisi Enver Hoca idi.
Yakın geçmişten verdiğimiz bu misal balkanların ve özellikle Arnavutluk’un çarpık,
absürd kararlar alma konusunda sınır tanımadığına işaret ediyor. Uydurma Bektaşi
devleti ile ilgili açıklama bize Enver Hocanın akıl almaz uygulamalarını hatırlattı.
40 yıl boyunca baskıcı komünist tek parti rejimi eliyle halkını sefalet ve yokluğa
mahküm eden bir diktatöre yakışan bir politik sapkınlığı hatırlatmış olduk.
Osmanlı döneminde Bektaşi tekkeleri tasavvufi bir tarikat olarak Anadolu balkanlar ve
daha geniş bir coğrafyada dini ve sosyal hayatta önemli rol oynamış hatta yeniçeri
ocağının insan kaynağı görevini üstlenmişti. Ancak 2. Mahmud döneminde yeniçeri
ocağının ortadan kalkması ile Bektaşilik de Müslüman Osmanlı toplumun çoğunluğu
tarafından dışlanmış muhalif ve marjinal bir yapı konumuna düşmüştü.
Almanya ve Avusturya’da İslamdan farklı bir din olarak tescil edilen Aleviliğin bir
parçasına dönüşen Bektaşiliğin, Müslümanlar arasında fitne üretme amacıyla
kullanılacağı apaçık bellidir. Söz konusu uydurma devletin başına geçirileceği
açıklanan ve hangi dine mensup olduğu bile şüpheli Mondi Baba isimli kişinin
karanlık geçmişi çok şeyi açıklamaya yeterlidir.

TÜRKİYE-SIRBİSTAN İLİŞKİLERİNE BELGRAD’DAN BİR BAKIŞ
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan Tiran’daki programını bitirdikten sonra 10 ekim
Perşembe akşamı Belgrad’a geçti. Nikola Tesla havaalanından şehir merkezine
kadar geçiş yollarının tümünün Türkiye-Sırbistan bayrakları ile sürpriz bir şekilde
donatıldığına şahit olduk. İç kamuoyunda Lithyum madeni işletilmesi konusuında zor
günler yaşayan Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vuçiç, son bir ayın tamamını
ülke dışında geçirdi. New York’taki BM zirvesinden sonra Prag, Hamburg, Tivat ve
son olarak Dubrovnik’te Güneydoğu Avrupa zirvesine katılması kendi iç
kamuoyundan uzaklaşmak şeklinde algılanmaktadır.
BM toplantıları esnasında Rusya’nın BM nezdindeki büyükelçisinden madalya kabul
eden A. Vuçiç, kısa bir zaman sonra Dubrovnik’teki Güneydoğu Avrupa ülkeleri
zirvesinde, Rusya’yı işgalci ilan eden bildiriye imza atmasıyla şaşkınlık yarattı.
Şu günlerde Belgrad kamuoyunda tartışılan konu A.Vuçiç’in, Putin’in BRİCS zirvesi
davetine ne cevap vereceği üzerine yoğunlaşmış bulunuyor.. V. Putin’in davetine
olumlu cevap vererek BRİCS zirvesine gitmesi halinde batının tepkisinden korkan A.
Vuçiç zor bir tercih ile karşı karşıyadır. Eğer Kazan’daki BRİCS zirvesine gitmez ise
hem Rusya hem de Çin ile ilişkilerinin zarar görmesi endişesi yaşamaktadır. Batı
dünyası ile Brics ülkelerinin çekişmesi Ukrayna’dan sonra Belgrad üzerinden devam
ediyor.
Parti başkanlığını şimdiki başbakan M. Vuçeviç’ e devreden A. Vuçiç’in siyasi
geleceği üzerine son günlerde spekülasyonlarda artış gözlenmektedir. 12 yıldan beri
A. Vuçiç yönetimi altında siyasi istikrarını sürdüren Sırbistanı, Vuçiç iktidarının sona
ermesi ile nelerin beklediği cevabı aranan bir soru?..


BULGARİSTAN BİR KERE DAHA ERKEN SEÇİME GİDİYOR
Dergimizin temmuz sayısındaki yazımızda 9 haziranda Bulgaristan’da yapılan erken
seçimlerle ilgili konuları gündeme getirmiştik. Genel olarak Bulgaristan’da yaşayan
Türk nüfusunu temsil eden Hak ve Özgürlük Hareketi partisinin en çok oy alan ikinci
parti olduğunun haberini vermiştik. Bu olumlu haber sonrasında HÖH partisinin yeni
hükümette yer alarak Bulgaristan Türklerinin yıllardır çözülmeyen problemlere el
atmasının beklentisi içinde iyimser tahminlerde bulunmuştuk. Ancak yanıldık ve
beklenen olmadı. HÖH yönetimi beklenenlerin aksine bir kararla hiçbir hükümette
yer almamakta inat etti. Siyasi partilerin en temel kuruluş amacı hukümetlerde yer
almak olduğu gerçeğine aykırı olan bu yanlış tercih gerek Türk seçmen nezdinde
gerekse ülke genelinde ciddi tepkilere sebep oldu. 2 yıldan fazla bir süredir istikrar
arayan Bulgaristan bir kere daha erken seçime sürüklendi. 27 ekim Pazar günü
Bulgaristan seçmeni bir kere daha seçim sandığına gitmek zorunda kalacak. Son iki
buçuk yılda 5. defa tekrarlanacak erken seçimler sebebiyle katılım oranı % 40 ın
altına düştü.
Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası Bulgaristan’da başlayan çok partili demokrasi
deneyimi hala siyasi istikrar getirecek bir olgunluğa ulaşamadı. 1990 Yılında Türk

azınlığı temsil amacıyla siyaset sahnesine çıkan HÖH bazen hükümet ortağı bazen
de muhalefette yer aldı. Ancak acı bir gerçeği ifade etmek gerekiyor, Bulgaristan’da
yaşayan Türk halkının hiçbir sorunu çözüme kavuşmuş değildir. Osmanlı idaresinin
bölgeden çekilmesi ile başlayan süreç, baskı zulüm ve sürgünlerle devam ediyor.
1989 yılında yaşanan sürgünün acı hatıraları unutulmuş değil.
2009 yılında AB tam üyeliğine alınan Bulgaristan’da Türklerin ve diğer Müslüman
toplumların 100 yıldır süren mağduriyetlerinde herhangi bir düzelmeden bahsetmek
ne yazık ki mümkün değil. Hatta bölgedeki diğer ülkelerle bir kıyaslama yaparsak
Bulgaristan’ın insan hakları karnesindeki notu son derece kötüdür. Siyasi haklar,
Türkçe dilinde eğitim, Vakıf mallarının hak sahiplerine iadesi gibi kronik sorunların
çözümünde hiçbir ilerleme sağlanamamıştır. 34 yıldan bu tarafa Türk seçmeninin oyu
ile seçilen siyasilerin her seçim öncesi tekrarlanan ve bir türlü gerçekleşmeyen
vaatlerinin inanılacak tarafı kalmamıştır. Ümidini kaybeden seçmenler sebebiyle
seçimlere katılım oranının, önümüzdeki seçimlerde % 30 da altına düşeceğinden
endişe edilmektedir.
Türkiye’de 250.000 den fazla kişi Bulgaristan vatandaşlığı statüsü ile oy kullanma
hakkına sahip seçmen vardır. HÖH 34 yıldan bu tarafa gerek Bulgaristan’daki
Türklerin gerekse Türkiye’de yaşayan Bulgaristan vatandaşlığına sahip
seçmenlerden aldığı oylarla elde ettiği siyasi gücü yerinde kullanmamıştır. Bu
sebeple mevcut yönetimi ile HÖH siyasi ömrünü tamamlamış görünmektedir. Geçen
yıllarda HÖH’den ayrılarak kurulmuş siyasi denemeler de şu ana kadar Türk
seçmeninin güvenini kazanamamış ve başarılı olamamıştır.
27 ekimde yapılacak erken seçimlerin de Bulgaristan’a siyasi istikrar getiremeyeceği
şimdiden konuşulan bir konudur. Hatta 2025 yılının mart veya nisan ayında yeni bir
erken seçimden bahsedenlerin sayısı hiç de az değildir. Türkiye’de yaşayan
Bulgaristan’da oy kullanma hakkına sahip seçmenler ve Bulgaristan’da yaşayan Türk
ve sağ duyu sahibi herkes tamamen yeni ve genç isimlerden oluşacak yeni bir siyasi
oluşum ile harekete geçmelidir. Böyle bir hamle yapılamazsa 34 yıldır problemlerine
çözüm bekleyen Bulgaristan Türk dünyası içinde yaşadığı sıkıntılardan kurtulması
mümkün görünmüyor. Bulgaristan’da yaşayan 1 milyona yakın Türk ve diğer
Müslümanların tek ümidi Türkiye’dir.
Türkiye ile Bulgaristan arasında dostluğu ve ticareti artıracak yeni bir siyasi kadronun
özlemi içinde geleceğe güvenle bakmak istiyor.


21 EKİM 2024 DAVUT NURİLER